Ülkücü Şehit Mustafa Pehlivanoğlu Ankara’nın Balgat semtinde oturuyor olup 22 yaşındaydı. Ülkücülük suçundan ceza evine girmiş ve idam cezasına mahkum edilmişti. Bu genç yaşta 12 Eylül adaletsizliğinin kurbanı olan ülkücü şehidimiz de diğer ülkücü şehitler gibi amacı yalnızca Allah rızasını kazanmaktı. Çünkü O tüm ülkücüler gibi İslami hayat nizamı olarak seçip, bu nizamı tavizsiz bir şekilde yaşamaya çalışıyordu. Ülkücü hareket daha yirmili yaşlarda gencecik fidanlarını toprağa vermenin üzüntüsünü yaşarken aynı zamanda tüm dünyaya örnek olacak bir birlik, beraberlik ve dik duruşun örneğidir. Ülkücü hareket Türk milletinin dünya var oldukça var olacağının en büyük örneğidir. Ülkücü hareket birliğin olduğu yerde dirlik dirliğin olduğu yerde kardeşlik vardır düşüncesi ile hareket eden çok mukaddes bir harekettir. Ülkücü hareket olarak birçok şehit verdik, hiçbir zaman eğilmedik, kimi zaman kırıldık ama her kırılışın ardından yeniden canlandık. Bizler ülkücü hareket olarak bir öldük bin dirildik, her zaman Türk milletinin davasını sürdürmeye devam ettik. Her ülkücü önce Türk milliyetçisidir. Türk milletinin hizmetindedir. Türk milletinin milli ve manevi değerlerine sahip çıkarak, bu değerleri layık oldukları en yüksek doruklara yükseltmek, her ülkücünün birinci öncelikli görevidir. Ülkücüler, mensubu bulundukları Türk milletini layık olduğu maddi ve manevi zenginliklere kavuştururken, birlikte yaşadıkları her insanı kutsal bir emanet olarak korur, geliştirir ve mutluluğuna katkı sağlar. Ülkücülük, kesinlikle ayrıştırıcı değil, birleştiricidir. 1980’lerde ülkücü hareketi ayrıştırmaya çalışan zihniyet, Ülkücü hareketin hiçbir zaman ayrışmayacağını ve daima dimdik ayakta olacağını iyi anlamıştır ve bu ayrışmazlığın, dik duruşun karşısında kendileri ayrışmışlardır. Mensubu olmaktan gurur duyduğum bu kutlu dava için verilen şehitleri hiçbir zaman unutmamak gerekir. Şehitlerimizin her birinin yeri bambaşkadır. Onlar bizim gönlümüzdeki en güzel yerdedirler. Ülkücü şehit Mustafa Pehlivanoğlu’nun İdam edilmeden önce ailesine yazdığı mektuptaki şu cümleleri iyi idrak etmek gerekir. “Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yasa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karsı islemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakkın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah’ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah’ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah’tan bulsunlar. Sunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa’lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yasar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah’a inananlarındır. 7 Ekim 1980 tarihinde idam edilerek şehit edilen Mustafa Pehlivanoğlu başta olmak üzere Türk İslam davası uğruna vermiş olduğumuz tüm şehitlerimizi rahmet minnet ve şükranla anıyorum. Ruhları şad mekânları cennet olsun” dedi.