YAZ AYLARI KABUSUNUZ OLMASIN Araştırmalar derimizin genetik yani içsel ve çevresel faktörlerle ilişkili olarak yaşlandığını gösteriyor. Genleriniz yaşlanma sürecinizin hızını belirler. İçsel yaşlanma, doğal yaşlanma süreci olarak da tanımlanabilir ve yirmili yaşların ortasından itibaren ilerleyen bir süreçtir. Cilde güç ve esneklik sağlayan yapı taşlarından kolajen ve elastin sentezi azalır. Cildin doğal yenilenme hızı yavaşlar. Dışsal faktörler genetik yaşlanma sürecini hızlandıran etkenlerdir. En önemli dışsal etken güneş (ultraviyole) hasarıdır. Bunun yanı sıra tekrarlanan mimikler, psikolojik dengesizlikler, dengesiz beslenme, yeterince sıvı almama ve sigara da yaşlanma sürecini etkilemektedir. Güneş ışınları nedeniyle yanmalar, soyulmalar ve kızarmaların tekrarı durumunda, yıllar içinde ortaya çıkan, çilden daha büyük, 0.5-1.5 cm çapında, yuvarlak veya oval şekilli birçok lekeler açık tenli kişilerde meydana gelir. Özelikle güneşlenirken aşırıya kaçıldığında küçük kahverengi lekeler başımıza bela olur. Unutulmamalıdır ki, yaşamın kaynağı olan güneş, ondan doğru oranda faydalandığımız sürece vücudumuza birçok yarar sağlar ama aşırıya kaçıldığında cildimiz için tehlike oluşturduğu gibi, zararlı olmayan, ama görüntüsü rahatsız eden küçük kahverengi lekelerin oluşmasına da yol açar. Yaz geldiğinde çoğumuz saatlerce güneşin altından ayrılamıyoruz, fakat güneşin yararlarının yanında bir takım zararlarının olduğunu da kabul etmemiz gerekiyor. Çünkü ondan bilinçsiz bir şekilde faydalandığımız takdirde vücudumuzda bazı lekelenmeler meydana geliyor. Güneş lekeleri olarak adlandırılan bu görünüm, derinin güneş gören yerlerinde kahverengi izler şeklinde beliriyor. İlk adım önlem almaktır! Kademeli olarak güneşte kalmalı, hiçbir zaman derimizin soyulacağı, aşırı kızaracağı şekilde yanmamalıyız. Açık tenli bireyler 30 ve üstü, koyu tenli bireyler 20 ve üstü koruma faktörlü güneş koruma ürünlerini, güneşe çıkmadan 20-30 dakika önce uygulamalıdır. Ayrıca 11.00-15.00 saatleri arasında güneşte kalınmamalıdır.. Su Kurtarıcınızdır! Su, hayatın temel kaynağını ve aynı zamanda vücudumuzun yüzde 70’ini oluşturuyor. Su, tüm canlıların yaşam kaynağı olduğu gibi, derinin de genç kalabilmesindeki en temel unsurdur. Bu nedenle vücudun su ihtiyacının karşılanması gerekiyor. Yaz mevsiminde su tüketiminin yeterli ölçüde olması ve günde 2.5-3 litre su içilmesi öneriliyor. Su, vücuttaki toksinlerin atılmasını sağlayarak, cildin yaşlanmasını da geciktiriyor. Beslenmenize Dikkat Edin! Sağlıklı ve güzel bir cilt için, beslenmeye de önem vermek gerekiyor. Yaz mevsiminde olmayan, üretim sürecinde genetiği değiştirilmiş organizmaların, ya da vitamin takviyeleri yapılan meyvelerin tüketilmemesi gerekiyor. Meyveler en zengin antioksidan ve vitamin kaynağını oluşturuyorlar. Antioksidanlar, hücrenin enerji santralleri olan mitokondrileri aktif hale getirerek, daha etkin çalışmalarını sağlıyorlar. Mitokondrilerin aktif hale gelmesi de, yaşlanma sürecini yavaşlatıyor. Stresi Hayatınızdan Çıkarın Cilt hastalıklarının birçoğu psikolojik dengesizliklerde, depresyonda ve streste daha yoğun biçimde ortaya çıkıyor. Psikolojiniz bozulduğunda, depresyona girdiğinizde bazı mekanizmalar harekete geçiyor. Bunun sonucunda alerjik reaksiyonlar, sedef hastalıkları ve saç dökülmeleri gibi birçok akut veya kronik deri hastalıkları tetiklenip, aktive olabiliyor. Cildin, güneş ışınları, olumsuz çevre koşulları, uzun süreli rahatsızlıklar ve ilaç kullanımı, hormonlu gıdalar, dengesiz beslenme, sigara, alkol ve kafeinden uzak durulmaması gibi etkenlerle yıprandığını bilmekteyiz. Zamanla ciltte kırışıklıklar, sararma, kahverengi lekeler, ince kırmızı damarlanmalar gibi renk değişikliği, gevşeklik ve esneklik kaybı gözlendiğini ve bu durumun yaşlanmayı daha da hızlandığını unutmamalıyız.
Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin
Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.Benzer Haberler
İlginizi Çekebilir
Daha fazla gösterilecek yazı bulunamadı!
Tekrar deneyiniz.