Boğaziçi Üniversitesinde düzenlenen -Yaşamı Savunanlar İstanbulda- Forumuna katılan YAÇEP Temsilcileri Av.Ayşe Aydemir ve Cafer Akbaba, Yalova’da kurulmak istenen kömür yakıtlı termik santral ve kimyasal depolama tesislerine karşı yapılan çevre mücadelesini, Türkiye’nin diğer kentlerinden gelen çevre platformu ve doğa koruma ile ilgili stk temsilcilerine anlattı. YAÇEP adına forumda konuşma yapan Av.Ayşe Aydemir, 40 yıldır Yalova’da olan kimya sanayi ile ilgili şirketlerin yol açtığı, 1999 depreminde yaşanan çevre felaketinin ayrıntılarını ve hukuki mücadeleleri de dile getirdi. Son bir yıldır YAÇEP’in Yalova’da yürüttüğü mücadeleden söz eden Aydemir, Türkiye’nin yeterli çevre politikalarını üretemediğini dile getirdi. Yalova, Biga, Amasra, Bartın ve Sinop’tan gelen termik santral mücadelecileri imzaladı Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu’nun 3 gün süren forumunun ikinci gününde, termik santrallerle mücadele eden ve foruma katılan 5 kent temsilcisi arasında yer alan YAÇEP temsilcisi de konuştu. Forumun sonuç bildirgesini ise, Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu bileşenlerinin yanı sıra, foruma katılan Niksar Belediye Başkanlığı, Sinop Çevre Platformu, Mersin Nükleer Karşıtı Platform, Yegep, Foçep, Yaçep, Bartın Çevre Platformu, Ulukışla Hasangazi Köy Meclisi Derneği, Uzunköprü Çevre Gönüllüleri Derneği, 3. Köprü Yerine Yaşam Platformu, Yeşilırmak Çevre Platformu, Saklıkent Koruma Platformu, Hasakeyfi Yaşatma Girişimi, Eskişehir Gürleyik Köyü Doğa Ve Tarihi Varlıkları Koruma Ve Geliştirme Derneği, MKPaşa Sivil Toplum Platformu, Gölyaka–Hendek Aksu Deresi Ve Çevresini Koruma Birliği, Antalya Alakır Kardeşliği ile Çanakkale Biga Çevre Platformu da imzaladı. YAÇEP Dönem Sözcüsü Özlem Akyüz Bayrı, ülkenin çeşitli yerlerinden gelen grupların ortak fikir ve iş birliğine dayalı bu tip toplantılara, YAÇEP olarak katılmayı sürdüreceklerini ve hem Yalova Çevre Platformu’nun çalışmalarını, hem de Yalova’daki çevre sorunlarını aktarmaya devam edeceklerini söyledi. Sonuç bildirgesini herkes imzaladı Forumun sonuç bildirgesinde ise şu ifadelere yer verildi; “Bizler; Suyuna, toprağına, ormanına, emeğine, yaşama sahip çıkanlar, yaşamı savunanlar 2010’da İstanbul’da buluştuk. Yaşam alanlarımızın kar hırsı için sermayenin kullanımına sokulmasına, doğal varlıklarımızın metalaştırılmasına, yani piyasa üzerinden alınır satılır mal haline dönüştürülmesine karşıyız. Bizler; Türkiye’nin enerji ihtiyacı bahaneleriyle ‘su kullanım hakkı anlaşmaları’ yoluyla akarsularımızın sermayeye satılmasına ve akarsularımızın ticarileştirilmesine karşıyız. Tarım alanlarını işgal eden endüstri tesislerinin ve atıksuyu arıtmadan ortama deşarj eden belediyelerin Ergene nehri, Küçükçekmece Lagünü örneklerinde olduğu gibi dereleri, gölleri, denizleri ve yer altı sularını kirletmesine karşıyız. Termik santraller, nükleer santraller, maden şirketleri eliyle toprağımızın, suyumuzun, havamızın kirletilmesine karşıyız. Doğal varlıkların ticarileştirilmesi için ormanların, tarım alanlarının, meraların kamulaştırılarak şirketlere satılmasına karşıyız. Yerel tohumlarımızı ve canlı çeşitliliğimizi tehdit eden GDO’lu tohumlara ve GDO’lu besinlere karşıyız. HES projeleriyle kanallara alınan, yatağından, topraktan, canlılardan havadan koparılan suyun yaşam için gereken özellikleri değiştiği için, HES yardımıyla sudan enerji elde edilmesinin yenilenebilir olmadığını savunuyoruz. Enerjinin halkın değil sermayenin ihtiyacı olduğunu hatırlatıyor, enerji gereksinimi iddiaları ile doğal varlıkların ticarileştirilmesini kabul etmiyoruz” denildi.