Geçenlerde kendimi ciddi ciddi bağışladım. Uzun zamandır aklımda olan, sık sık yakınlarıma hatırlattığım “beni lütfen bağışlayın” eylemini gerçekleştirdim. Gittim bir hastaneye “organ bağışı yapmak istiyorum” dedim. Size bir form doldurtuyorlar, sonra Sağlık Bakanlığı sistemine kaydınız yapılıyor. Elinize bir kart veriyorlar, o kartta hangi organlarınızı bağışlamak istediğiniz işaretleniyor. Ben o kadar çok seçenek olduğunu bilmiyordum kol, bacak, saçlı deri gibi, iç organlar harici bölümler de işe yarıyormuş. Ben hepsini bağışladım. Benden sonra başka bir insanın hayatını daha rahat geçirmesine ya da daha fazla yaşamasına neden olacaksa her bir parçam kullanılabilir diye düşündüm.
“Beni bağışlayın” demek kolay da, bunun şartı şurtu var mıdır, nasıl oluyor diye de araştırdım. Kafamda deli sorular vardı. Hepsine cevap aldım ve paylaşmak istedim. Çünkü organ nakli bekleyen hastaların geçirdikleri süreçlere, hasta yakınlarının çaresizliğine az çok şahitlik etmişliğim var. Son günlerde televizyonda kamu spotu olarak da oldukça gündemde olan bu hassas konuyu herkesin düşünmesini istedim.
İlk önce bilmemiz gereken şey organ bağışı nedir?
Bir insanın organlarının bir kısmının ya da tamamının beyin ölümünün ardından başka insanlarda yararlanılmak üzere bağışlanmasıdır. On sekiz yaşını doldurmuş ve akli melekeleri yerinde olan herkes bağışçı olabilir. Ancak kadavradan olacak nakillerde yeni doğmuş bir bebeğin ya da 90 yaşındaki bir yetişkinin de sağlıklı organları nakledilebilmektedir. Bu noktada, bu önemli kararı verecek olan mercii elbette ki yaşamını kaybetmiş olan kişinin ailesidir.
Organ bağışını iki ayrı şekilde inceleyebiliriz. İlki ölüden (kadavradan) canlıya organ bağışıdır. Bunun için benim de yaptığım gibi bir sağlık kurumuna giderek bağışçı olduğunuzu bildirip sisteme kaydınızı yaptırabilirsiniz. Böyle bir kayıt yaptırmaya vaktiniz olmamışsa yakınlarınızı bilgilendirip sizi ölümünüzden sonra bağışlamalarını isteyebilirsiniz.
İkinci bağış şekli ise canlıdan canlıya organ nakli. Biliyoruz ki, bazı organlarımız çift ve bazıları da kendini yenileme özelliğine sahip. Yani hayatta iken böbrek, karaciğer, kök hücre gibi organlarımızı ihtiyacı olan birine bağışlayabiliyoruz.
Gelelim aklımızı kurcalayabilecek sorulara.
Öldükten sonra organlarımız alınırken vücut bütünlüğümüz bozulur mu?
Ölen kişinin organlarının başka hastaların tedavisinde kullanılabilmesi için, işlemlerin normal ameliyathane koşullarında ve normal ameliyat teknikleri ile yapılması gerekmektedir. Organları çıkartmak için açılan beden tıpkı canlı insanlarda yapıldığı gibi özenli bir şekilde kapatılır.

Organ bağışı dinen caiz mi?
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organ bağışı konusunda hazırladığı birçok bilgilendirme yazısı bulunmaktadır. Organ bağışını onaylayan Diyanet İşleri Başkanlığı, bu konuda kendi resmi internet sitesinde güncel açıklamalar da yapmaktadır. Maide Suresi’nin iki ayeti de insan yaşamını kurtarmanın ve yardımlaşmanın önemini anlatmaktadır.
“İyilik ve takva üzerine yardımlaşınız.” (Maide Suresi 2. Ayet)
“Kim bir kimseye hayat verirse, o sanki bütün insanlara hayat vermişçesine sevap kazanır.” (Maide Suresi 32. Ayet)
Organlarımı bağışladım ama ölmeden organlarım alınır mı?
Üzerinizde organ bağış kartınız olsun ya da olmasın, hayatınızın bir döneminde ağır bir sağlık durumu ile acil servise giderseniz, acil hastaya yaklaşım prosedürleri gereği öncelik ağır hastaya verileceğinden tüm imkanlar seferber edilecektir. Üzerinizden organ bağış kartı çıktı diye göz ardı edilmeniz mümkün değildir. Beyin ölümü gerçekleşmiş olsa bile bedene iyi bakılmak zorundadır, yoksa organlar kullanılamayacak hale gelir. Unutmayın en ağır hasta en öncelikli hastadır.
Nakil bekleyen hastalarda hangi önceliklere bakılıyor?
Birkaç tane önemli durum var elbette. Doku uyumu, aciliyet ve nakledilecek organın ulaşabileceği uyumlu durumdaki en yakındaki hasta.
Organlarımı bağışlamıştım ama vazgeçtim. Ne yapmam gerekiyor?
Eğer Sağlık Bakanlığı sistemine kaydınız yapılmış ise bunu kayıt yaptırdığınız gibi bir sağlık kuruluşu kanalıyla iptal ettirebiliyorsunuz.
Organ bağışı kadar önemli bir başka konu da kan bağışı. Gün geçmiyor ki, gerek sosyal medya aracılığı ile gerekse ilgili olduğumuz kurumlardan gelen telefon mesajları ile acil kan anonsları görüyoruz, duyuyoruz. 18 – 65 yaş aralığındaki sağlıklı her birey kan bağışında bulunabilir.
Günün birinde bağışladığınız organlarla bir ve ya daha fazla hayat kurtarabileceğiniz gibi, bağışlanmış bir organ sayesinde siz ya da sevdiğiniz biri hayata dönebilir. Konuyla ilgili daha çok bilgiye ilgili sitelerden, hastanelerden ulaşabilirsiniz.
Bağış kararını verdiğimiz andan itibaren aldığımız sorumluluk, zaten iyi bakmak zorunda olduğumuz bedenimize çok daha fazla özen göstermemizi gerektiriyor. Günümüz hayat şartlarında “sağlıklı yaşam” için pek çok alternatif sunulsa da alkol ve sigaradan uzak durmak, sağlıklı beslenmek, gün içinde ufak egzersizlerle bedenimizi esnetmek, nasıl olacağını henüz keşfedebilmiş değilim ama stresten uzak durmak kendimize yapabileceğimiz en güzel iyiliktir.
Ne demiş Kanuni Sultan Süleyman “olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.”
Ben bağışladım, peki siz ne bekliyorsunuz?